SPERM DNA HASARININ ÖNEMİ NEDİR?

Günümüzde istatiksel olarak, evlenen her altı çiftten  birinin(% 17) ,infertil olduğu ve vebu popülasyonun % 40-50’sini erkek infertilitesinin oluşturduğu ortaya konmuştur. Bu erkek faktörüne bağlı infertilitelerin neredeyse yarısının nedenleri açıklanamamış / idiyopatiktir ve bu grupta erkeklerin% 5-10’unda normal semen parametrelerine rağmen yüksek miktarda sperm DNA fragmantasyonu (hasarı) tespit edilmiştir. Aslında infertilnormozoospermik erkeklerin% 5-10’unda DNA fragmantasyonugörülür . Günümüzde rutin semen analizi erkek infertilitesinin değerlendirilmesinde kullanılan “altın standart” testidir; ancak, bazı vakaların infertilitenedenlerini tanımlamak konusunda yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle, infertil erkekleri fertilpopülasyondan ayırt etmek ve in vitrofertilizasyon (IVF) döngüsü sonuçlarının başarısını tahmin etmek için yeni bir tanı testi gereklidir. Doğurganlık incelemesinde rutin analizin bir parçası olarak DNA fragmantasyon testlerinin kullanılması büyük önem taşımakta ve açıklanamayan infertiliteye büyük oranda ışık tutmaktadır.

Bazı çalışmalar sperm DNA hasarının düşükler, kromozomal anormallikler, konjenitalmalformasyonlar, genetik bozukluklar ve nörolojik kusurlar gibi olumsuz üreme sonuçları ile ilişkili olduğunu göstermiştir .Tüp bebek tedavisi süresince normal sperm parametrelerine rağmen (normal sperm sayısı, normal hareketlilik ve progresyon ya da morfolojik bir problem olmamasına rağmen  , düşük oranda döllenmeler veya  döllenmenin hiç oluşmaması, kötü ya da yavaş embriyo gelişimi, embriyolarda yüksek oranda aneuplodi, blastosiste ulaşma oranlarında düşüklük, transfer sonrası tekrarlayan gebelik oluşmama ya da oluşan gebeliğin ilk üç ayda kaybı görülmesi durumlarında mutlaka incelenmesi gereken parametrelerin başında DNA hasar testi gelir.SDF (sperm DNA fragmantasyon) oranı, muhtemelen oksidatif stresle bağlantılı olarakseminifertübüllerdenepididime geçiş sırasında önemli ölçüde artış göstermektedir, bu nedenle DNA onarım mekanizmasının işlevsizliği durumunda, sperm popülasyonlarında DNA hasarı artış göstermektedir.Spermin farklı olgunlaşma süreçlerinde, reaktif oksijen üretimi farklı miktarda yer alır.Testiküler sperm, ejakülat sperminden daha düşük SDF gösterir; bu nedenle, daha iyi DNA bütünlüğüne sahip sperm hücrelerini elde etmenin en önemli yolu olarak testiküler biyopsi önerilmektedir. Normozoospermik erkeklerde durum bu şekilde seyrederken , azospermide böyle görünmemektedir: testis yetmezliğine bağlı azospermili erkeklerden alınan örnekler, obstrüktifazospermili erkeklerden daha yüksek SDF oranları göstermektedir.Genel olarak, epididimdekioksidatif stres SDF’yi arttırırsa, epididimdespermlerin saklanma süresi ne kadar uzarsa SDF’deki artış o kadar yüksek olacaktır. Bu nedenle, depolama süresinin azaltılması, SDF’de ekstratestiküler artışı önlemeye yardımcı olacaktır. Bu durumda kısa aralıklarla elde edilen ejakülat örneklerinde hasara uğramamış kromozomal materyale sahip spermin seçilebilmesi açısından büyük önem taşımaktadır, bu spermlerin hazırlığı sırasında santrifigasyon tekniklerinin kullanılmaması gene DNA nın korunumu açısından değer taşımaktadır. Testis biyopsisinin aksine, sperm elde etmek için invaziv olmayan bir yöntem olan kısa süreli ve tekrarlayan boşalmalar, ICSI’de kullanılan sperm için DNA kalitesini artırmak için anlamlı bir strateji sayılabilir.